5 Şubat 2011 Cumartesi

Aşk (4. Bölüm)

Deniz, ben çok, çok kötü bir şey yaptım... Asla sana yüz yüzeyken anlatamayacağım kadar kötü bir şey... Sen nasıl Selim'e olan aşkını kağıda itiraf edebildiysen en içten şekilde ben de şimdi kalemden güç alarak karalıyorum bu satırları sana. Deniz o defteri asla bana emanet etmemeliydin. Ben ne kadar kötü biriyim, nasıl emanete hıyanet ederim diyorum zaman zaman kendime ama kendime bile hesap veremiyorum inan... Senin yüzüne nasıl bakayım? Bir yandan da kalbimin şeytana hizmet ettiğini düşündüğüm köşeleri müthiş bir haz duyuyor yaptıklarımdan. Onunla geçirdiğim her saniye daha da artıyor bu haz. Kalbimin bu köşeleri ele alıyor tüm benliğimin kontrolünü onunlayken ve kendi isteğimle cehennemlik olurken böylesine mutlu olabiliyorum. Senin hayatını değişterecek bu yaptıklarım. Benim yüzümden çekip gideceksin, şehrinden. Okulunu, arkadaşlarını, sevdiklerini, herkesi bırakıp gideceksin. Bu günahla yaşamak inan çok zor ama bir o kadar da heyecanlı ve onun için, aşkı için değer... Eski şarkıları hep çok severdin, bense hiç rahat vermezdim sana birlikta o eski şarkılardan birini dinlerken. Bir kaç şarkı vardı benim de sevdiğim dinledikleerinin arasından. Birlikte eşlik ederdik onlara... Bir tanesi ''... Bırak kalbimi ağlasın. Arkadaşımın aşkısın...'' derdi ya. Bu adam ne yaşadı da yazdı bu şarkıyı derdik hep. Ordaki adamla aynı hisleri paylaşıyorum şu an. Ama kalbimin ağlamasına razı olamayacak kadar tatlı canım ve bir o kadar da bencilim... Keşke seni kırmadan onunla olabilmenin bir yolu olsaydı dostum, kuzenim... Keşke seni kaybetmeden, onunla mutlu olabilseydim... Ama ne çare, her zamanki gibi bencilim işte.
Sen bana onu süslü cümlelerle anlatıp, Pelin'e olan aşkından hala vazgeçmediğinden bahsederken, sana söyleyemesem de ''Vay be ne adam be... Böyle aşkın kıymetini bilen adamlar kaldı mı?'' diye düşünürdüm. Şimdi o imrendiğim aşkla beni seviyor o. Bugün defterini veremedim Deniz... Elim deftere gitti bir kaç kez ama o bana açıldıktan sonra yapamadım, veremedim ona defterini. Sana verdiğimi söyledim ama veremedim, yapamadım işte. Kendimi kollarına bırakıp teslim oldum ona. Ama inan o bu kadar üstüme gelmeseydi, şu ana dek hiç bir erkeğin olmadığı kadar samimi olmasaydı bana, böyle delikanlıca söyleyivermeseydi sevdasını, oldukça yakışıklı oluşuna rağmen yan gözle bakmazdım ona. Ama nefsime hakim olamadım işte. Önce övgülerine teşekkür ettim ardından da yanına onu beğendiğim için geldiğim ve ona bu yüzden merhaba dediğim yalanını uydurdum. Sonra onun seni tanıdığından haberim yokmuş gibi senden bahsedip, Karşıyaka'dan buraya bir arkadaşımın arkadaşına ulaşmak için geldiğimi, arkadaşımın annesi rahatsızlanınca ev arkadaşına heber veremeden apar topar uçağa binip yurt dışına gitmesi gerektiğini ve arkadaşımın arkadaşına haber verme işinin bana düştüğü bahanesini de buldum ki senin nedensiz yokluğun kafasını kurcalamasın. Ardından adres sordum sözde ona senin evinin adresini söyleyerek. Sen gidip, onu bulmam için vermiştin adresi ama onu evde bulamayınca plaja gelmiştim. Kendi oturduğu adresi duyunca senin ortak arkadaşımız olduğunu anladık. Daha doğrusu o anladı bense, yeni farketmiş numarası yaptım. Seni çok seviyor, oldukça üzüldü annen için ama ardından bizi kader karşılaştıracktı burda karşılaşmasak da evime gelecekmişsin baksana diyerek kader klişesine bağladı konuyu ve hayatımın en güzel saatlerini geçirdim onunla. Şu an senin evindeyiz Deniz, ona senin çok yorulduğumu, bir kaç gün burda tatil yapmam gerektiğini söylediğini söyledim yine yalan söyleyerek. Kendimden nefret ediyorum, özür dilerim. Ama onu çok seviyorum... (devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder