5 Şubat 2011 Cumartesi

Aşka Aşık (6. Bölüm)

Hayalin bu senin Derya... Hatırla, hatırla ve gevşe artık! Gerçekten bütün geride bıraktıklarımın ötesinde müthiş bir gelecek bekliyor beni! Tam rüyalarımdaki gibi işte! Yaptığım en uzun yolculuk olacak bu. Sadece İzmir'den Ankara'ya gidiyorum ama bugüne dek İzmir'e yakın bir tatil beldesine her yaz gitmek dışında yolculuk yapmamış olan benim için en uzun yolculuk haliyle... Ve bu yolculuğu yalnız yapıyorum. Hiç inandırıcı gelmiyor aslına bakarsanız. Annem, babam bir yerlerden çıkıvericekmiş gibi geliyor. Hatta bir süre annemlerin otobüsün önünü kesip, beni arabaya bindirip eve götürecekleri düşüncesiyle oturuyorum koltuğumda. Sonra bana pek de gerçek gelmeyen bu anın tadını çıkarmaya karar veriyorum. Öyle ya! Belki de bir rüyadayım...
Az sonra omzuma düşüyor yanımdaki yolcunun başı. Belli ki yorgun biri diye düşünüyorum önce. Uyandırmayayım diyorum. Sonra uyandırmaya karar veriyorum. Belki de uyuyor numarası yapıyor, annemler az uyarmadı evden çıkarken bu zamanda her türlü düzenbazlığa başvurur insanlar diye. Tam dürtüp uyandıracakken adamı kendisi kalkıveriyor ve şu konuşma geçiyor aramızda;
Kusura bakmayın. Ne kadardır omzunuzdayım bilmiyorum ama, umarım rahatsızlık vermemişimdir. Önemli bir ameliyattan birkaç saat önce çıktım da. Tekrar kusura bakmayın.
Önemli değil. Yeni uyudunuz daha. Hastasınız demek. Geçmiş olsun. Ameliyattan sonra yolculuk fazla yorucu olmuyor mu?
Evet oldukça yorucu oluyor. Ama ben hasta değil doktorum. Diyalize bağlı bir hastaya böbrek nakli gerçekleştirdik de...
Doktorsunuz demek! Ben de sizi böyle genç görünce...
Genelde bu tepkiyle karşılaşıyorum zaten. Ama 1 sene önce mezun oldum ben. Ameliyatlara da yardım ediyorum sadece. Gün içinde başka yorucu işler de oluyor. Ege Üniversitesi'nde çalışıyorum. Ordaki tempoyu tahmin edersiniz. Tabii İzmirli'yseniz...
Evet İzmirli'yim. Ve az çekmedim hastahane kuyruklarında...
Bir de o kapısında beklediğiniz odanın içinde olduğunuzu düşünsenize... Sıranızı beklerken müzik dinleyebilirsiniz, kitap okuyabilirsiniz ya da ne bileyim biriyle sohbet edebilir hiç olmadı etrafınıza bakınabilirsiniz. Muayeneye girdiğinizde de burdaki işiniz en fazla yarım saat falan sürer. O da ciddi bir durum varsa. Oysa biz nefes bile almaya vakit bulamadan sizin gibi onlarca insanı muayene ediyoruz her gün. Neyse sıktım sizi de mesleki sorunlarla.
-Yok, hayır sorun değil. Sıkılmadım ben. Aksine söyledikleriniz empati kurmamı sağladı. Doktorları eskisi kadar zalimce eleştirmeyeceğim sanırım artık.
-Buna sevindim. Bizi bir parça anladıysanız ne mutlu bize...
Aynı dertten muzdarip bir çok mesteklaşınız vardır eminim. Kendinizi yalnız hissetmeyin.-Teşekkür ederim. Bu arada adım Emre.
-Ben de Derya.
-Tanıştığıma sevindim.
-Ben de. Peki Emre Bey, özel bir soru olmayacaksa Ankara'ya neden geldiniz?
-Ailem burda yaşıyor. Ben de hastahaneden 10 gün kadar izin aldım, burda onlarla vakit geçireceğim.
-Herkes yazın izin alırken, şimdi izin almanız ilginç.
-Ailem yurtdışındaydı da. Kendi başıma tatil yapacağıma onlarla olmayı yeğledim. Peki ya siz ne arıyorsunuz Ankara'da?
Okumaya geldim.
Hangi bölüm?
Hukuk Fakültesi.
-Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'yse eğer çok iyi bir okuldur.
Evet, orası.
Kazanmak için epeyce çalışmış olmalısınız.
Siz de tıbbı kazanmak için en az benim kadar çalışmışsınızdır.
O sırada telefonum çaldı. Yola çıkalı henüz yarım saat olmasına rağmen annem arıyordu;
- Alo?
- Alo kızım?! Nasıl gidiyor bakalım yolculuk?
- İyi anneeciğim. Yarım saat oldu zaten otobüse bineli..
- Kızım, bak sen orda yol iz bilmezsin. Zeliha beni karşılar dedin de. Aklım sende kaldı yine de.
- Karşılayacak anneciğim. Abisinin arabası var alacaklar beni garajdan. Merak etme hiç. Bak şimdi şarjım az. Arabaya binince arayamam sonra.
- Doğru kızım doğru. Tanımadığın adamın arabasında... Şarj lazım olur tabii...
Anneciğim, yapma! Zeliha olacak yanında. Hem ben tanıyorum Harun Abi'yi çok iyi biri.
Nereden tanıyormuşsun bakalım?
- Anneciğim kapatmam lazım. Şarj...
- Tamam kızım tamam. İyi yolculuklar sana...
-Sağol anneciğim.
Emre gülümseyerek bana baktı ve tekrar konuşmaya başladık;
Ankara'yı pek bilmiyorsunuz annenizin telaşına bakılırsa.
Pek bilmiyorum demek bile bildiklerim için fazla. Sadece internetten edindiğim bilgiler çerçevesinde tanıyorum burayı.
- Annenize şimdi hak verdim.
Aslında bizimkiler hep böyledir. Bize güvenirler ama dışarıya asla. Buraya gelmek için nasıl zor izin aldım bilemezsiniz. Dokuz Eylül Hukukla kıyaslayıp, oraya gitmemin daha sağlıklı olacağını tekrarlayıp duruyorlardı.
Benzer bir baskıyı ben de bir sene daha çalışıp Ankara'dan bir tıp fakültesi kazanmam yönünde görmüştüm. Tabii ki İzmir gibi bir yerde istediğim bölümü kazanınca bir sene daha beklemeyi göze alamadım.
Sizinki biraz mecburiyet. En azından aileniz size hak vermiştir. Benimse puanım İzmir'i tutarken uzağa gitmem onlara saçma geldi. Neyse ya. Yolun başından beri bir araba önümüzü kesecek, içinden annemler çıkıp beni eve götürecekler diye korkuyorum zaten. Kapatalım bu konuyu.
''Nasıl isterseniz.'' dedi gülerek. Ardından ''Size artık Derya dememde bir sakınca var mı? Böyle çok resmi ve zor oluyor da.'' diye devam etti.
- Tabii. Sorun değil Emre. Belki sen hastahaneden alışkındırsın resmi konuşmalara. Ama inan ben hiç sevmem.
Evet, insan ister istemez alışıyor tabii orada. Ama hastahane dışındaki yaşantımda bu tür resmi konuşmaları seven biri değilim. Sen de işinde böyle konuşmaya alışırsın bir kaç yıl sonra. Merak etme. :) Hakime sen dersen müvekkilin savunmasız kalabilir bak hem sonra. :)
Haklısın. Sana da siz demeye devam mı etsem yoksa? Hem bana da ağız egzersizi olur.
Yok yok Derya. Başkasıyla yap egzersizini sen. Vazgeçtim ya, hem hakimin seni mahkeme salonundan atıp atmaması biraz da onun sabrına bağlı. Boşver... :)
İyi, peki... :) Ya, ben bir şey sorsam ayıp olur mu?
Sanmam, ama bir sor bakalım :)
Benim biraz uykum var da... Hatta biraz değil... Çok fazla. Dün gece heyecandan uyuyamadım hiç. Bugünde yurda yerleşme falan zor olacak. Biraz uyusam? Yanlış anlama gayet hoş sohbet birisin...
Yok canım yanlış falan anlamam. Yanlış anlamam durumunda senin de sıkıcı olduğun ve benim de bu yüzden az önce uyuyakaldığım gibi bir anlam çıkar ortaya sonra ;) Demek yurtta kalacaksın... Biraz zordur ama ekonomiktir. Ailenin içi de daha bir rahat eder tabii... Neyse ya ben tutmayayım seni, uyu sen.
O bunları söylerken rüyayla karışık bir şekilde duyuyordum sözlerini. Az sonra uyuduğumu anlayıp sustu. Ya da ben derin bir uykuda olduğumdan duyamadım onu.
Derya! Şiiiiişşt Derya?! Hadi kalk, bak geldik Ankara'ya.
Ne? Ankara mı?
Evet, hadi kalk bakalım.
Aaaa, Emre ya bütün yol uyudum mu? Ve senin omzunda. Kusura bakma ya! Kolun kopmuş olmalı. Çok özür dilerim.
Olur mu ya? Hiç sorun olmadı. Ben de uyuyordum hem zaten. Hadi gel, inelim.
Otobüsten indik. (devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder