5 Şubat 2011 Cumartesi

Aşk (1. Bölüm)

Aylardan temmuzdu, güneş parlaktı, herkesin neşesi yerindeydi. Denizde güle oynaya yüzüyordu insanlar, bazıları top falan oynuyordu. Kiminin çocuğu vardı yanında, kiminin kocası, kiminin sevgilisi, ailesi, arkadaşı... Selim ise bir ayrılığın kırdığı kalbinin parçalarını bir araya getirmek umuduyla gelmişti buraya. Güneşin sıcaklığının yaz sıcağında buz tutmuş kalbini ısıtacağına inanmak fazlasıyla pollyannacılık olurdu elbette ama böyle zamanlarda içine kapanırdı insan ve ona uzanacak bir dost eline muhtaç olurdu. Ona dost elini uzatansa Deniz olmuştu.
Dikili'de yazlığı vardı Deniz'in, ailesiyle yaşıyordu. Okulda Selimle konuşurken yazlıkta kaldıkları sitenin sıkıcı bir yer olduğundan, burada yaşıtı, arkadaşı olmadığından hayıflanıp dururdu hep Deniz. Aslında dışarı çıkmaya, gece hayatına alışkın değildi. Küçükken ailesi sıcak bakmazdı bu durumlara şimdiyse alışkanlıktan olsa gerek kendi çıkmazdı pek dışarıya denize gitmek dışında. Ee haliyle arkadaş edinemez, evde oturup, ya da sahilde tek başına güneşlenip sıkılırdı bütün yaz. Ailesi olurdu çoğu kez yanında ama çok sevse de ailesini nasıl arkadaşlar ailenin yerini tutamazsa aile de arkadaşların yerini tutamazdı işte. Deniz hep bu hislerinden bahsederdi Selim'e. Bu yüzden anne, babasının yurt dışındaki abisinin yanında kalmaya gittikleri bu yaz Deniz'in, Selim'in ayrılığın açtığı yaralarını sarmayı umduğu bu yere Selim'i getirmesi bahanesi sayesinde zor olmamıştı. Selim, Deniz'in burda çok sıkıldığı ve bir arkadaşa ihtiyaç duyduğuna dair bahanesine kolayca inanmış, buraya avutulmaya getirildiğini anlamamıştı. Aslında Deniz'in içinde kendisine bile zor itiraf ettiği hisleri vardı ne zamandır Selim'e karşı. Bir defterin en yakın dost oluşu çok klişe gelecek olsa da size, Selim kendisini Deniz'in en yakın dostu sanarken Selim'e asla itiraf edemeyeceği duygularını bile paylaştığı en yakın dostu olmuştu günlüğü Deniz'in. Selim Deniz'in yanında kalmaya başlayalı 1 ay kadar olmuştu ve Deniz ona karşı çok anlayışlı, çok misafirperver davranmıştı. Selim'in Pelinle ilgili duygularını aşkına rağmen kan kusup kızılcık şerbeti içtim dercesine inanılmaz bir tahammülle dinlemişti defalarca. Selim halinden oldukça memnundu bu yüzden. Günde 3 saat yalnız kalmak istiyor, soluğu plajda alıyor ve denize bakarak Pelin'i düşünüyordu Selim yalnızca. Bunun dışındaki zamanının tümünü Deniz ile geçiriyordu. Deniz onu 3 saat yalnız bırakmayı da kabul etmişti. Ama bir gün Selim'in Pelin'e olan duygularını anlattığı bir mektup bulmuştu ve bu işin böyle devam edemeyeceğini anlamıştı. Bugüne dek onunla yalnızca arkadaş kalıp, yanında, yakınında bulunmayı şans saymıştı kendine ama artık bunun ruhuna acı çektirmekten başka bir şey olamayacağını anlamıştı.
Uzak durmak zorundaydı artık Selim'den. Ama aynı evde yaşıyorlardı, nasıl yapabilirdi ki bunu? Kovmak geldi içinden önce onu, defol git burdan demek istedi ona içinde bir yerler. Ardından böyle bir bencilliği yapamayacak kadar aşık olduğunu farketti. Ancak kendi terkedebilirdi kendi evini. Ama bunu da Selim'e haber vermeden yapamazdı. Hala onu düşünüyordu mazoşist ruhu. Ama onınla tekrar konuşmaya gücü de yoktu. Bir emanet bırakmaya karar verdi bu yüzden Selim'e gidişini haber veren...
Selim günün kendine ait 1,5 saatini doldurmuştu ki sarışın ela gözlü, daha önce görmediği, Deniz'in emanetini ona ulaştıracak olan kız yanına yaklaşıp''Merhaba'' dedi. (devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder