5 Şubat 2011 Cumartesi

Aşka Aşık (8. Bölüm)

Az sonra kampüsün içindeki yurda vardık. Taksicinin bagajdan çıkardığı bavullarımı adamın elinden kapıverdi Emre dur dememe kalmadan. Gerek olmadığını söylesem de ikna olmadı. Aslında bavullarım oldukça ağırdı ve birinin onları benim yerime taşıması çok hoştu. Yurdun kapısına geldik, kimliğimi gösterip içeri girdim fakat Emre'ye burası bir kız yurdu olduğundan onu yukarıdaki odalara ne sebeple olursa olsun alamayacaklarını söylediler. Emre'nin abim olduğunu söylemesi de kar etmeyince vedalaştık ve girişteki görevli kadının önünde zorunlu bir abi-kardeş piyesi sergiledik. Emre iyi birine benziyordu ama pekala aklı başında her insan bu kadar kısa bir zaman için kendini istediği şekilde tanıtabilirdi. Bu yüzden odama çıkamaması ve yurda her istediği zaman gelemeyecek olması hoşuma gitmişti. Böylece ben istemedikçe aramızda gereksiz bir yakınlık oluşmayacaktı. Ayrıca yurdun çok övülen güvenliğini kendi testimle denetlemiş ve her şeyin içime sinmesini sağlamış bulunuyordum. Bir taşta iki kuş yani. :)
Odama çıktım. Beni biri kumral, uzun boylu oldukça hoş, diğeri sarışın, biraz kilolu fakat çok şirin iki kız karşıladı.
Selam! Ben Özlem. Oda aradaşınızım.
Ben Selma canım. Tanıştığıma sevindim.
Konuşan sarışın olandı. Ardından kumral elini bana doğru uzattı ve tokalaştık.
Ben de İlknur. Hoşgeldin.
Teşekkür ederim. Her ikinizle de tanıştığıma sevindim.
''Biz de seninle tanıştığımıza sevinip sevinmediğimize zaman içinde karar vereceğiz, hadi bakalım.'' diye homurandı kumral duymayacağımı sanarak. Bu cümle moralimi çok bozdu. Kimi zaman aynı odayı kardeşinle paylaşmak dahi yeterince zor bir durumken hiç tanımadığım ve şimdiden geçimsiz olduğunun sinyallerini veren bir kızla aynı odayı paylaşmak elbette ki çekilmez olacaktı. Kötü düşünmemeye çalışarak, hayalimin gerçekleştiği bu günde moralimi bozmama gereğimi kendime hatırlatmaya çalışsam da yurtta yapamayıp eve çıkan arkadaşlarımı eleştirdiğim günler aklıma geldikçe utanmadan edemedim.
Az sonra telefonum çaldı. Tabi ki arayan yine annemdi. Annemin soru yağmuruna tutulmuş halimi yeni tanıştığım bu kızlara gösterip ellerine malzeme vermek istemediğimden odanın dışında konuştum annemle. Odaya yerleşip yerleşmediğimi sordu, gece olmadan yerleşmem için fazla meşgul etmek istemeyip uyumadan aramamı tembihleyip telefonu kapattı. Şimdiden özlemiştim onu. Sonnra babamı, ablamı, kardeşimi... Dur bakalım Derya, böyle yaparsan seninle işimiz var diye düşündüm ve kendimi toplayıp, odama doğru yürüdüm. Odaya girdiğimde kumral gitmişti. Selma içten bir şekilde gülümsedi bana. Bu kız, diğerinin aksine uyumlu biriydi. Umarım iyi arkadaş oluruz diye geçirdim içimden.
Yurdu gezmek ister misin?
Aslına bakarsan annemlerle geldiğimde gezmiştim burayı. Ama yine de neyin nerde olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. Yani çok ii olur. Ama önce odaya yerleşsem? 1 saat kada sonra falan vakit ayırabilir misin bana?
Tabi, neden olmasın... İstersen yerleşmene de yardım edebilirim.
Çok sevinirim.
Dolapta dondurma var, çilekli, sever misin?
Bayılırım.
Tam da iki kişilik kalmış, al bakalım.
İlknur kızmasın.
Yok ya, ona ne? Karışmasın hiç, fena olur. Ben almıştım zaten bunu
Peki o zaman, teşekkürler. Ya gelir gelmez dedikodu yapmak istemiyorum da, neden öyle dedi bana İlknuur?
Sevinip sevinmeyeceğine karar verme meselesi mi? :)

Evet.
Ya biraz eseneklidir o öyle. Aslında iyi kızdır da, karşısınakine öyle hemen güvenmez. Sinirleri bozuk hem bu aralar. Notları bayağı düştü de.
Neden?
Ya, bir erkek arkadaşı vardı. Ondan yeni ayrıldı da. Çok kıskançtı çocuk, en sonunda dayanamayıp terketti İlknur bunu. Adam öyle hastalıklı bir şeydi ki hesap et, dersine verdiği önemi bile kıskanıyordu. Bizimki de çocuk üzülmesin diye dersleri ekip ekip onun yanında bitiyordu. Eee geç oldu biraz tabii ama ayrıldı çocuktan. Geçen sene 2 dersten kaldı, onları verecek bu sene de memleketine dönecek. Son senesi bu sene. Bir de geçenlerde Alp geldi, eski sevgilisi işte. Bir de sarhoşmuş galiba. Gecenin bir yarısı kapıda İlknur, İlknur diye bağırdı. İçeri gireceğim demiş, güvenlik almamış tabii, bu da rezalet çıkarmış. Allah'tan üç tane daha İlknur var yurtta da müdür hepsini birden çağırdı odasına bizimki dahil hepsi inkar edince adamı tanıdıklarını, sarhoş adam bir alt sokaktaki yurtla karıştırmıştır burayı diye geçiştirildi durum da hali yamandı yoksa bizimkinin. Hemen ailesi çağırılır, uyarılırdı. Hatta belki 2 dersi kala yurttan atılırdı. Şimdi de deli gibi çalışıyor işte, bu olaylardan sonra siniri de yıprandı tabii.
Vay be. Öyle bir adama tahammül etmek zor olsa gerek. Sağol anlattığın için Selma.
Ne demek canım, önemli değil de yeter ki sen İlknur'a durumu bildiğini belli etme, yoksa öldürür beni bak. Bir de son olarak şu ses kayıt cihazının hafızasını silip yeni bir kayıt dolduralım.
Ses kayıt cihazı mı?
Tabii ya! Sadece sevgilisiyle olan durum mu bozdu bunu sandın? İlknur gariptir böyle. Senden önceki kızı da böyle sınamıştı, beni de. Ama sadece ilk gün çalıştırır bu şeyi. Rahat ol yani. Zaten okula giderken de yanında götürür.
Odanın bir yerlerinde gizli kamera falan varsa onu da söyle de ona göre giyineyim. :)
Vallaha canım, bildiğim kadarıyla yok öyle bir şey odada. Şimdi şu cihazın hafızasını sileyim de biraz da havadan sudan konuşalım yoksa fena paralar İlknur beni.
Tamam, tamam.
Başlattım.
Hangi bölümde okuyorsun Derya?
Daha yeni başlayacağım. Hukuk.
İlk seneden yurt çıkması ne güzel. Benim 3. senem bu, geçen sene geçebildim yurda. Bu arada İlknur da hukukta okuyor.
Aaaa ne güzel. Senin hangi bölüm?
Tıp.
Çok iyiymiş. Ben de bir doktorla tanıştım bu gün yolda.
Selma sus işareti yaparak konuşmasına devam etti. Anlaşılan çok özele girmemem gerekiyordu. Bir süre daha havadan sudan konuştuk ve ben kanımın anında ısındığı bu kıza sürekli bir şeyler anlatmak için yanıp tutuştum ama ses kayıt cihazından korkarak ertesi güne erteledim anlatmak istediklerimi ve eşyalarımı yerleştirmeye koyuldum.